Meksika’nın En Güzel Eğlence Parkı: Xcaret
Aslında Güney Amerika yazılarımızı biraz da tembellikle geç bitirdikten sonra amacımız blogun düzenini bozmadan, Meksika’daki rotamızı sırasıyla yazmaktı. Ancak geçtiğimiz hafta öyle bir deneyim yaşadık ki, yazmadan geçmek istemedik: Xcaret eğlence parkı.
Bildiğiniz eğlence parklarından çok farklı bir düzeni var Xcaretin. Devasa bir arazide tropik ormanın içine kurulmuş bir park. İçinde çeşit çeşit hayvanların, mağaraların, yer altı nehirlerinin, yunus showlarının, deniz kaplumbağalarının, jaguar ve pumaların olduğu, snorkelinizle çeşit çeşit tropik balıkla birlikte yüzebildiğiniz, kumsalı, hamakları, restoranlarıyla keyif yapabildiğiniz, tüm bunların üzerine de dev performans salonunda efsanevi bir show izleyebildiğiniz bir park.

Parkın iki türlü bileti var. Birisi normal giriş, birisi de Xcaret plus. Plus giriş ile normale ek olarak restoranlardan istediğiniz birinde açık büfe yemek, snorkel takımı ve eşyalarınızı kilitleyebileceğiniz dolap kullanım hakkı veriliyor. Giriş biletlerinin fiyatı normal giriş 100 Dolar, plus giriş 130 Dolar. Ancak internet üzerinden alırsanız %10 indirim uyguluyor. Eğer biletinizi 21 gün ya da daha öncesinde alırsanız %15 indirimden yararlanabiliyorsunuz. İnternetten aldığınızda biletinize ulaşım dahil değil. Playa del Carmen’den Tulum’a giden her hangi bir araç sizi parkın giriş hizasında bırakıyor. Alt geçitten karşıya geçip, parka giden ücretsiz servislerle parka ulaşabiliyorsunuz. Ya da merkezdeki tur acentalarından birinden 129 Dolar’a ulaşım dahil bilet alabiliyorsunuz.

Parka girdikten sonra girişte verdikleri haritadan kendinize bir rota belirleyip dolaşabilirsiniz. Park sabah 8:30’dan akşam 22:00’a kadar açık. Biz saat 10’da girdik ve her yerini gezemedik. Dolayısıyla tadına daha çok vararak gezmek için 8:30’da orada olmakta fayda var.
Parkın en meşhur aktivitesi yer altı nehrinde yüzmek. Nehir dediğimize bakmayın, aslında karayiplerin turkuaz renkli deniz suyu. Derinliği ise 1.60 civarlarında. Suya girip, nehir boyunca yüzerek deniz kenarından çıkıyorsunuz. Bu arada kıyafet, ayakkabı ve eşyalarınızı nehrin başlangıcındaki güvenlik noktasında. Size verilen çantaya koyup, kilitleyerek teslim ediyorsunuz. Daha sonra nehirden çıkınca bu çantayı geri alıyorsunuz.

Biz biraz geç geldiğimiz için park oldukça kalabalıktı. Biz de nehri biraz sonraya bırakma kararı aldık. İlk durağımız Meksika el işleri müzesinin önünden geçerek gittiğimiz gözlem kulesi oldu. Aslında müzeler bizim çok ilgimizi çekmedi. Çünkü yaklaşık 5 aydır her türlü el işi ve sanatı görmüştük ancak Meksika’ya ilk kez gelip, karayip bölgesinde takılacaklar için bence daha çok zaman harcanabilecek bir müze. Kule ise sabah erken saatte gittiğimizden, doğru bir tercih olmuştu. Neredeyse sıra yoktu diyebiliriz. Yerden 80 metre yükseklikliğe çıktığımız bu kuleden etraftaki tropik ormanı, diğer eğlence parklarını ve uçsuz bucaksız karayip denizini göruyorsunuz. Aynı zamanda size Xcaret parkı hakkında bilgi de veriliyor. Kuleye çıkmak için asansör kullanılmıyor kulenin dönen platformu aynı zamanda asansör. Yani platform aşağı iniyor, içeri girip oturuyorsunuz ve döne döne yukarı çıkıyor. Yaklaşık 15 dakikalık güzel bir aktivite.

Buradan sonra ikinci durağımız park içindeki bir nehirde tahta sallarla tur atmak oldu. Aslında kule ile sal arasında orkide plantasyonları vardı. Biz bunu sonraya bıraktık ama hiç zaman bulup, dönemedik. Geçerken görmekte fayda var. Sal turunda ise ahşaptan bankların konulduğu platformda oturup, platformu arkadan uzun bir tahtayla itekleyerek süren rehberimiz eşliğinde 15 dakikalık bir tur attık. İçinde bulunduğunuz ortam o kadar doğal yapılmış ki, büyülenerek bakıyorsunuz. Bu arada neredeyse her yerde kocaman kırmızı ve yeşil macaw papağanları var. Hatta parkın girişinde omzunuza koyup fotoğraf çektirebiliyorsunuz.

Nehir turundan sonra parkın en güzel aktivitesi olan yer altı nehrinde yüzmeye gittik. Eşyalarımızı çıkış noktasında almak üzere görevlilere verdik, can yeleği ve paleti alıp, nehre giriş yaptık. Parkın en uzun aktivitesi bu oldu. Can yeleği olduğundan çok da yorulmadan palet darbeleriyle bazen tamamen yer altından tünelden, bazen üstü açık, duvarları yosun tutmuş bir kanyondan ilerliyorsunuz. Yol boyunca heykeller, tavan vitrayları, doğal güzellikler ve son bölümde dev ağaç kökleri arasından ilerliyorsunuz. Oldukça güzel bir deneyim. Bu arada parkta biraz ticari ama çok güzel bir sistem geliştirmişler. Parkın girişinde kolunuza takılan bileklikte bir barkod mevcut. Parkın bir çok yerine kurulu kameralar eğer bilekliğinizi bu noktalarda okutursanız fotoğrafınızı çekiyor. Özellikle yer altı nehri boyunca çok güzel noktalara kamera koymuşlar. Elbette bu fotolar ekstra ücretlendiriliyor. Dilerseniz çıkışta fotolarınıza bakıp, beğenirseniz satın alabiliyorsunuz.

Nehrin diğer ucundan çıkıp, eşyalarımızı aldık. Duş alıp, giyindikten sonra Amerika kıtasının kutsal hayvanı puma ve jaguarı görmek için ilerledik. Parkta bir çok hayvan doğal ortamlarda yaşatılıyor, kafes sistemi yok. Bu puma ve jaguar için de geçerli. Nasıl yani serbest mi bu hayvanlar diye soruyorsunuz biliyorum. Evet, serbest. Ancak dev bir hendekle etrafı kazılmış bir alandalar. İnsanların yürüdüğü kısımla aralarında bu hendek var. Dolayısıyla bu iki hayvani kafeslenmemiş halde serbest olarak görebiliyorsunuz.
Daha sonra maya köyü denilen bir bölgeye geldik. Burada çeşitli el sanatları yapılıyor. Satın alabilir ya da nasıl yapıldığını gözlemleyebilirsiniz. Ayrıca burada belirli saatlerde çikolata, seramik ve yün workshopları düzenleniyor. Ancak zamanımız bunlara katılmaya yetmedi.

Maya köyünün arka kısmında ise kuş bölümü var. Burası da doğal bir alan. Girişi bir kapıdan yapılıyor ve içerisi oldukça büyük. Üstü ise fileyle kapalı. İçeride onlarca papağan, tucan, pelikan ve cinsini bilemediğimiz yüzlerce farklı kuş çeşidi var. Özellikle kuyruğu çok şık bu cinsi biz çok beğendik. Kuş bölümünden kelebek bölümüne geçerken ise cam bir alanın içinde büyük bir doğal ortam yaratılarak yaşatılan ve mayaların kutsal kuşu olarak bilinen Quetzal kuşu bulunuyor. Dünya üzerinde sayısı az ve nesli tükenmekte olduğu için ona özel bu alan oldukça hassas bir şekilde kontrol ediliyor.

Buradan sonra yine büyük ve üzeri fileli bir alanda kelebek bölümüne geçtik. İlk sırada kelebek olmadan önce tırtıl oldukları hali laboratuvar koşulları altında gerçekleştirdikleri camekan alanları görüp, daha sonra binlerce kelebeğin uçuştuğu alana geldik.

Saat öğleden sonra 3 olduğu için buradan sonra yemek yemek üzere restoranların olduğu bölüme geçtik. Yemek için büfe seçeneği sunan 4-5 restorandan istediğinizi kullanabiliyorsunuz. Uzun süredir canımızın istediği deniz ürünlerine yönelip, deniz ürünleri restoranını seçtik. Yemekler oldukça güzeldi. Bir bardak fıçı Corona biranız da büfeye dahil.

Yemekten sonra yunusların bulunduğu havuzdaki gösteriyi izledik. Eğer yunuslarla birlikte yüzmek, onlara dokunup, daha detaylı bilgi almak istiyorsanız bu da ek bir ücrete tabii. Ancak izlemek ücretsiz.

Bu bölümde çok da güzel bir plaj bulunuyor. Aslında plajda keyif yapıp, yüzmek de güzel olabilirdi. Ancak biz biraz geç gelip, her yeri gezmek istediğimizden plaj kısmını atladık.

Daha sonra da deniz kaplumbağalarıyla devam ettik. 1 metreden büyük kaplumbağalardan tutun da, 30 cm hatta 10 cm’lik bebek kaplumbağalara kadar bir çok kaplumbağa var.

Hemen yan alanda normalde timsah görmemiz gerekiyordu ancak biraz beklememize rağmen timsah bir yerlere saklanmış olacak ki kendisini göstermedi. Biz de yolumuza manati yani deniz inekleriyle devam ettik. Bu dev deniz canlıları vejeteryan. Oldukça iri cüsselerinden korkmamak elde değil ancak zararsız olmaları çok şirin olan bu hayvanları daha da sevmemizi sağlıyor. Doğal havuzlarda yaklaşık 5-6 manati bulunuyor. Bunlardan birisi 3 hafta önce doğurmuş ve yavrusuyla birlikte özel bakim havuzunda tutuluyor.

Manatilerin biraz ilerisindeyse dev vatoz balıklarının bulunduğu havuz var. Ek bir ücret karşılığında vatozlarla yüzebiliyorsunuz.

Vatozlardan sonra ise kapalı bir alanda bulunan akvaryumları gezdik. Burada da onlarca deniz canlısını görüp, bilgi sahibi olabiliyorsunuz.

Tüm bunları gezdiğimizde saat 6’ya geliyordu ve parkın en güzel ikinci showu olan at gösterisi başlıyordu. Aynı zamanda büyük sahnede de başka bir show vardı. Özlemle ayrılıp ben at showunu o ise ana sahnedeki showu izledik. Özlem erkenden gittiği icin ana sahnede saat 7’de baslayacak show için de oldukça güzel bir yer tuttu. At showu gayet güzeldi. Kement çevirme ve bir kaç akrobatik hareket ile seyirciden alkışı topladılar.

Sonrasında ana sahneye yürümeye başladım. Yol üzerinde maya kıyafetli showmenler fotoğraf çektirip ana gösteri için heyecanımızı arttırıyordu.

Saatler akşam 7’yi gösterdiğinde ise sahnede yüze yakın dansçı dev gösterinin açılışını yaptı. Mayaların efsanevi oyunu peloteyle başlayan show daha sonra yanan bir topla oynanan hokey ile devam etti. Pelote sadece basenle topa vurularak iki takımın oynadığı bir oyun. Alanın iki kenarındaki çemberlerden topu geçiren ise sayıyı alıyor. Mayalar zamanında bu oyunun sonu kanlı bitermiş. Bazı inanışlar kazananın tanrıların katına çıkmaya hak kazandığını söyleyip, kazananı öldürerek ödüllendirirken, bazılarıysa kaybedeni öldürerek cezalandırırlarmış. Hangisinin doğru olduğunu bilemiyoruz ama showda böyle bir sahne olmadı.

Ateşli hokey ise seyircilerin yüreğini ağzına getirdi. Portakal ile kavun arasında bir büyüklüğe sahip top yakılarak sahaya bırakıldı. İki takım bu alev topuyla oldukça hareketli bir hokey maçı yaptılar.

Daha sonra çeşitli maya dansları sergilendi. Tabi tüm show boyunca canlı müzik dev sahnenin her iki tarafından yapılıyordu. Tamburlar, ziller, üflemeliler ve daha onlarcası. Bunlar eşliğinde yapılan maya dansları da oldukça etkileyiciydi.

Elbette sıra İspanyolların kıtaya gelmesini sergilemeye geldi. İspanyollar geldi ve ortalık karıştı. Mayaları katledip, kıtaya Hristiyanlığı getirdiler. Maya tanrılarının heykellerini yıkıp üzerine haç diktiler.

Sonrasında ise yerlilerin Hristiyanlığı kabulü simgelendi. Ardından da devrim. Bu sırada aslında sahnede bir pazar kurulmuş ve her gelen bir örtü atıp bir şeyler satıyordu. Sonra yavaş yavaş seyircinin anlayamadığı bu puzzle tamamlandı ve birdenbire o ortaya atılan ve üzerinde bir şeyler satılan pazar tezgahları yukarıdan bakıldığında bir Guadalupe Meryemi şeklini tamamlamış oldu.

15 dakikalık aranın ardından Meksika’nın farklı eyaletlerindeki yöresel oyunlar sergilendi ve en sonunda Xcaret karnavalı yapıldı. Dev balıklar, yengeçler ve daha bir çok görsel, sahnede canlı müzik eşliğinde karnaval yaptılar.

2 saat süren bu büyük show oldukça iyi hazırlanmış, usta bir ekibin elinden çıkmış. Bu tarz bir parkta aslında zaten yeterince aktivite olmasına rağmen bir de üzerine bu profosyonel showu izlediğinizde parktan büyülenerek ayrılıyorsunuz. İlk başta giriş ücreti biraz yüksek gibi görünse de verilen her kuruşu sonuna kadar hak ediyor. Eğer karayip kıyılarına gelirseniz, Xcareti kaçırmayın. Dünyanın sayılı parklarından birini gezip, üzerine Meksika tarihini özetleyen showu mutlaka izleyin.
Harika! İlgiyle takipteyiz ? İyi yolculuklar
Teşekkürler ediyoruz, sevgiler ❤
Süpersiniz ☺ iyi gezmeler…