Şili Patagonyası
El Calafate’den otostopla geldiğimiz Puerto Natales’de daha önce Hale‘nin bizi tanıştırdığı ve dört yıldır bölgede rehberlik yapan Pelin bizi misafir etti. 4 yıldır bu bölgede rehberlik yapan Pelin, bölgenin gezilecek yerlerini de bize aktardı. Aslında Torres Del Paine’de 5 ya da 8 günlük kamplarla yapılan uzun trekkingler çok güzel, ancak bu sene sadece rezervasyonla giriş yapılabildiği için maalesef bu trekkingleri yapamadık. Geldiğimiz gün şehrin içinde dolaşıp, zaman geçirdik. Puerto Natales tipik bir dağ şehri gibi. Ağaç evler, ahşap malzemeler, dik çatılar…

İkinci günümüzde merkezden otostop çekerek laguna Sofia’ya gittik. Yolda otostop çekerken Ayfer ve Onur’u görmemiz büyük şanstı. Gezimize başladığımızdan bu yana haberleştiğimiz ve buluşmak istediğimiz bu güzel çift motorla Atlanta’dan başlayıp, Alaska’ya çıkıp, oradan da güney kutbuna yolculuk ediyor. Deneyimlerini de uzun süredir ayferonurseyahatnamesi.com da paylaşıyorlar. Okumanızı öneririz. Ayaküstü yaklaşık 1.5 saat sohbet ettikten sonra onlar motorla Torres del Paine’ye devam etti. Biz de otostopla Laguna Sofia gölüne gittik.

Dağların arasına saklanmış bu göl haftasonu Puerto Nataleslilerin piknik yeri. Kimisi de buz gibi olmasına rağmen suda yüzüp, eğleniyor.

Gölün solunda bulunan kayalık tepeye çıkmak mümkün, bu tepeden hem göl, hem de uzaktaki dağların muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Zaman olmadığı için biz çıkmadık. Etrafta biraz yürüyüş yapıp, üzerinde çadır kurulu bir araba gördük. İsviçreli Roman ve kız arkadaşı jip tipi araçlarını eve çevirmişler. Üzerinde katlanabilir bir çadır bulunan araçta her türlü malzeme de mevcut. 2 yıldır Asya’da bu araçla gezen Roman, aracı Uruguay’a postalayıp, Patagonya’ya sürmüş. Önümüzdeki iki sene boyunca bu topraklarda olacağını söyledi. Araç gayet hoşumuza gitti. Romanla bir hatıra fotosu çektirip, gölden ayrıldık.

Puerto Natales’in en güzel aktivitesi Torres Del Paine milli parkı. Torres Del Paine milli parkında konaklamalı olarak yapılabilecek iki trekking var. Birisi 5 gün süren W trekking, diğeri ise Circuit ya da O dedikleri 8 gün süren trekking. Bu süre boyunca çadır, mat , uyku tulumu, kamp gereçleri, yiyecek ve şahsi eşyalarınızı da taşıyacağınız için, çok da kolay trekkingler değiller. Ancak yine de dünyanın sayılı trekkinglerinden olarak görülüyor.

Bu sene getirilen bir kural ile bu trekking boyunca kalacağınız kamp yerleri ücretli ya da ücretsiz hepsi önceden rezervasyonla sizi kabul ediyorlar. Aslında W trekkingi çok ama çok istiyorduk. Ancak rezervasyonu haftalar öncesinden yaptırmak gerekiyor. Biz de ne zaman dağda olacağımızı bilmediğimizden, rezervasyon yaptıramadık. Bildiğimizde ise iş işten geçmişti. Tüm kamp yeri doluydu. Dolayısıyla W trekking hayalimiz suya düştü. Ancak Torres del Paine’ye günü birlik trekking de yapabiliyorsunuz.

Ertesi gün Torres Del Paine’ye günü birlik bir trekkinge gittik. Terminalden kişi başı 8.000 CLP’ye dağa çıkmak için bilet alabiliyorsunuz. Satılan bilete göre otobüs sayısı belirliyorlar. Otobüsler sabah 7:30’da hareket ediyor ancak birden fazla otobüs varsa ilk dolan hemen kalkıyor. Eğer erken giderseniz dağa daha erken varabilme şansınız var. Yolculuk yaklaşık bir buçuk saat sürdü. İlk inilen yerde kayıt işlemi yapılıyor ve giriş parası olan 21.000 CLP’yi ödüyorsunuz. Daha sonra ikinci bir minibüse binip, 2.000 CLP’ye trekkingin başlayacağı yere gitmeniz gerekiyor.

Yapacağınız yürüyüş yaklaşık 4 saat gidiş, 3.5 saat dönüş şeklinde oluyor ve dağ yamacı, orman ve patika yollardan yürüyüp, etkileyici bir manzara eşliğinde Torres Del Paine tepesine çıkıyorsunuz. Zorluk derecesi orta. Açıkçası hava güzel olduğundan biz çok zorlanmadık. Fitz Roy bizce daha zordu.

Yukarıya çıktığınızda ise ödülünüz sizi bekliyor olacak. Turkuaz bir göl ve kayalardan oluşmuş tepeler. Tepede yaklaşık 1 saat dinlenip manzaranın keyfini sürdük. Daha sonra çıkışa göre daha az zorlayıcı olan dönüş yoluna geçtik.

Dönüşünüzü aynı yolla yapma imkanınız var. Biz şansımızı otostopla deneyip, eğer otostop bulamazsak otobüsle döneriz diye düşündük. Şansımız yaver gitti ve hiç bir otobüse binmeden doğrudan Puerto Natales’e giden bir araba bulduk. Şili ve Arjantin’in pahalı olması bizi otostopa yöneltmişti ama sadece fiyat değil, onlarca tanıştığımız insandan bir çok şey öğrenip, ülkemizi de onlara tanıtmıştık.

Ertesi sabah Puerto Natales’den otostopla Punta Arenas’a geçtik. Aklımız Torres Del Paine’nin gidemediğimiz kamplarında kaldı ama en azından günü birlik de olsa dağın em güzel manzaralarından birine şahit olma imkanımızın olması yanımıza kar kalandı.
Ne güzel oldu da karşılaştık ?
Değil mi? Çok da güzel oldu, pek de güzel oldu.