Muhteşem bir Couchsurfing deneyimi ve El Bolson – Arjantin
Bariloche’deki kısa kalışımızın ardından yine otostopla El Bolson’a geldik. El Bolson’da Couchsurfing’den bulduğumuz Estaban’ın yanında kalacaktık. Estaban bizi gayet sıcak bir şekilde karşılayıp, odamıza yerleştirdi. Geldiğimizde akşamdı ancak yolda çok atıştırdığımızdan karnımız aç değildi. Estaban bir arkadaşının micro brewerysi (kendi birasını yapan küçük işletme) olduğunu söyleyince, yorgunlukla zaten susamış olduğumuzdan hemen attık kendimizi dışarı. El Bolson’da bir çok micro brewery var. Neredeyse her restoran kendi birasını üretiyor. Denediğimiz bir kaç brewerynin hepsini gayet beğendik. TAze yapın porterı içtikten sonra ertesi gün için dinlenmeye çekildik.
İlk günümüz biraz araştırma yapmakla geçti. El Bolson’un en güzel aktivitesi Cajon Azul’a yapacağınız trekking. Ancak trekkinge başlamak için günde bir kaç otobüs seferi olan Warton’a otobüsle gitmek gerekiyor. Biz de otobüs saatlerini bilmeyince ilk günümüzde Cajon Azul’a gidemedik.

Özlem biraz yorgun hissettiğinden dinlenmek istedi. O eve giderken, ben de Cabeza del İndio’yu görmek üzere şehrin ana meydanından kalkan otobüse bindim. Yakın bir yerde indikten sonra 2,5 km yürüyerek ulaşılan Cabeza del Indio, kayada oluşmuş doğal bir yerli kafası silueti. Yürünen yol boyunca her yer böğürtlen ve kuşburnu dolu. O kadar kuşburnu ve böğürtleni hiç bir yerde görmemiştim. Yolun yarısında aşağıdaki vadiyi izleyebileceğiniz bir bakış noktasına geliyorsunuz. Turkuaz rengi akan Rio Azul dağların ortadındaki vadide kıvrıla kıvrıla gidiyor. Biraz mola verip böğürtlen eşliğinde manzarayı izledikten sonra yola devam ettim.

Cabeza del Indio’nun girişi 30 ARS. Girişten 20 dakika yürüyerek siluetin bulunduğu kayaya geliyorsunuz. Daha sonra geri inip girişten bir de yukarıya doğru bakış noktasına gidip vadiyi bir de buradan izledim. Ormanın içinden 20 dakika yürünen vadiye bakış noktası güzel bir manzaraya sahip. Eğer zaman varsa yaklaşık bir buçuk saat yürüyerek şelaleye de gidebiliyormuşsunuz. Ancak akşam Estaban’ın ailesi yemeğe çağırdığı için erken dönmek zorunda kaldım. Dönüşte yürürken bir otostop çekerek merkeze gittim.

Akşam için Estaban’ın ailesi bizimle tanışmak amacıyla yemeğe davet ettiler. Biz de Türk yemeği yapacağımızı söyleyince çok sevindiler. Babası mangalı yakıp farklı kesimde etleri pişirirken biz de patlıcan, soğan ve biber közleyip patlıcan salatası, kabak ve havuç borani, etli türlü ve pilav yaptık. Hem etler, hem de bizim yaptıklarımız gayet güzel olmuştu. Yanında içtiğimiz Arjantin’in meşhur üzümü Malbec şarabı ise adeta bir tamamlayıcı gibiydi. Yemeğin üzerine Estaban’ın annesi süt reçelli (dulce de leche) ve dondurmalı krep yaptı. Arkadaşı Nano ise 3 farklı kek yapıp getirmişti. Muhteşem geçen gecenin ardından bölgenin insanına olan sevgimiz bir kat daha arttı. Misafirperverlik çok güzel boyutlarda. Gece boyunca Türkiye’den, Arjantin’den, yolculuğumuzdan ve daha bir çok konudan daha bahsettik.

Akşam hem yemek, hem de bolca şarap olunca sabah erken kalkmak bir hayli zor oldu. Dolayısıyla bizim Cajon Azul planı suya düştü. Hem yeniden El Bolson’a gelmek için güzel bir sebep olacağından çok da zorlamadık açıkçası. Kısacası aslında El Bolson’da yapılması gereken en güzel aktiviteyi yapmadık 🙂
Sabah geç kalkıp evde yaptığımız kahvaltının ardından internete girmek amacıyla merkezde bir kafeye gittik. İşlerimizi bitirdikten sonra meydanda kurulan el işi pazarını gezdik. El Bolson’da ahşap işçiliği çok gelişmiş. Çok güzel ahşap ürünler var. Bunun yanında bir çok takı, Arjantin’in meşhur sıcak içeceği mate kapları, süngerden ve ahşaptan oyuncaklar, orjinal et bıçakları ve daha bir çok şey. Ayrıca pazarda yöredeki küçük biracıların biralarını da tadabiliyorsunuz.

Pazarın kurulduğu meydanda daha önce internetten videolarını izlediğim kurumuş ağaçlardan heykeller var. Dev gövdeli ağaçları büyük bir ustalıkla oyarak heykeller yapıyorlar. Büyük bir ustalık, büyük bir işçilik. Şapka çıkartarak izledik.

Akşam üzeri Estaban işten gelince hep beraber bölgenin en büyük gölü Lago Puelo’ya gittik. İlk defa bir gölde yüzdük. Turkuaz yeşili göl dağların arasında muhteşem bir manzarada yer alıyor. Su biraz soğuk olsa da, yüzmek gayet keyifliydi. Çıkışta da Estaban’ın dedesiyle buluşup yerel bir biracıya gittik. Çok güzel biralar eşliğinde saatlerce sohbet ettik. Arjantin politikasının Türkiye politikasıyla ne kadar benzediğini ve aslında politikadan ne kadar sıkıldığımızı hep beraber onaylamış olduk. Yaşasın özgürlük, yaşasın seyahat etmek!

Patagonya’ya gitmek için acelemiz olmasa El Bolson’da uzun zaman geçirmek isterdik açıkçası. Couchsurfing’den bizi kabul edip muhteşem deneyim yaşatan Estaban’a ne kadar teşekkür etsek az gelir. Kendisini ve ailesini her zaman Türkiye’ye beklediğimizi defalarca söyledik, umarız gelirler. Patagonya dönüşü belki biz uğrar, biraz daha kalırız. Kim bilir?
Çok açıklayıcı ve bilgilendirici bir yazı olmuş çok faydalanma fırsatı buldum sayenizde teşekkürler.